6 Eylül 2009 Pazar

Aydıncık Sahili (Kefaloz)


  Gökçeada Merkez'den Ada'nın güneydoğusundaki Eşelek tarafına doğru gidince varabildiğiniz bir plaj Aydıncık plajı. Gündüz vakti Merkez'den kalkan minibüsler buraya gitmekle beraber hareket rahatlığı açısından aracınızla birlikte gitmeniz yeğdir bence. Kendi aracınızla gidiyorsanız Zeytinli yoluna doğru yöneldiğinizde Merkez'in hemen çıkışında sola bir sapak bulunuyor, bu sapaktan saptığınızda Eşelek Yoluna girip 10 km sonra Eşelek'e varıyorsunuz.

  Çoğunlukla yabancı turistler, özellikle de Bulgarlar tarafından tercih ediliyor Aydıncık plajı. İyi rüzgar alan bir yer de olduğu için rüzgar sörfü (windsurf) ve uçurtma sörfü (kitesurf) yapmak amacıyla gelen çok oluyor.


Kiraladığımız arabayla Uçurtma Sörfü yapılan koya giderken..

  Aydıncık plajı diyince aslında iki plajdan söz edebiliriz. Biri daha çok uçurtma sörfü yapanların takıldığı Aydıncık Burnu ile ada arasında kalan koy. Bu koya direk Eşelek Köyü'nün sonundaki yol ayrımından dümdüz giderek varabilirsiniz. (Bu koyun bulunduğu burun Adanın en güneydoğusundaki burun, daha detay için blog'un altındaki Gökçeada haritasına göz atabilirsiniz.) Diğer plaj ise köyü geçtikten sonra yola devam edip, Tuz gölü'nün yanından devam edildiğinde karşımıza çıkan plaj. Her iki kısım da kumlu bir plaja sahip, ama rüzgar ve uçurtma sörfü yapılan koyda denize girmeye pek imkan bulamayabiliyorsunuz (rüzgar, dalgalar ve sörfçülerden dolayı denizde yüzecek yer bulamama gibi sorunlar yüzünden..)

Uçurtma Sörfü yapanlar..

  Sırf uçurtma sörfü yapanları seyretmek için bile bu koya uğranabilir bence.. Yeteri kadar seyredip özendiyseniz, Aydıncık plajında rüzgar ve uçurtma sörfü okullarının da bulunduğu sahile yol almanın vakti gelmiştir diyebiliriz. (Uçurtma sörfü ile ilgili yazı biraz aşağıda..)

  Koya girdiğiniz toprak yoldan geri dönüp Eşelek Köyüne geldiğinizde bu kez sapmadığınız yola saparsanız Aydıncık sahiline doğru yol almış olacaksınız. Tabi sahile gelmeden önce adanın %1'ini kaplayan Tuz Gölü sizi karşılayacak.

Tuz

Gökçeada Tuz Golü

  Sörf okulunun hemen karşısında, üzerinde yürüyerek ilerleyebildiğiniz bir göl bu Tuz Gölü.. Çamurunun faydalı olduğu söylenmekte, her Tuz Gölü'nde söylendiği gibi :) Derinin üzerini mineralle kaplamak üzerinden bilimsel olarak açıklanabilir belki ama ben daha üzerindeyken kıllandım "vıcık vıcık çamur yahu bu" dedim, o yüzden beni pek açmadı. Okay'la Hülya'nın anlattıklarına göre bütün vücutlarını çamura buladıktan sonra denize bir an önce ulaşmanın yolunu aramışlar, mineralli çamur kuruyunca üstlerinde güneşin de etkisiyle, acıtmaya başlamış doğal olarak =) Ha bir de kükürt tabi, kokuyor çok fena.. Plajdan ayrılırken hemen kalacağımız yeri ayarlayalım da bir banyo yapın diye tutturdum bizimkilere.. :)

Tuz Gölüne rağbet çok..

Aydıncık Sahili'nden devam

  Tuz Gölü'ne gelmeden önce sahile varıyorsunuz. Sahilde bir kaç tesis görebilirsiniz. Şezlonglar ve nispeten az sayıda şemsiyeler var. Kiralananları da kiralanmayanları da.. Kiralamak demişken rüzgar sörfü için rüzgar sörfü tahtası(board) da kiralayabiliyorsunuz. Kiralayanlar arasında tek kelime Türkçe bilmeyen Bulgarlar da var :) Gerçi bir tesiste Bulgar sörf hocasını beklemek pek işimize gelmediği için diğer tesise gittik, beklemediğimiz hoca belki Türkçe biliyordur ama en son gittiğimiz tesisteki adamın "Belediye" dışında pek Türkçe bildiğini söyleyemeyiz herhalde :)

  Okay'ın daha önce rüzgar sörfüyle uğraşmışlığı var, o yüzden board kiralamak istedi. "Tek kelime Türkçe konuşmayan" Bulgar'dan kiraladık biz de (saati 20 tl'ye kiralıyordu, öbür tesiste 25'ti.)

  Board kiralayabilmek için daha önce sörf yapıp yapmadığınız soruluyor size. Hangi bölgede yaptığınızı da soruyorlar. (Enez'i Bulgar abi'ye anlatabilmek için çok uğraştık, sonra boşver dedi zaten =) ) İkna sürecini başarıyla atlatırsanız nasihat kısmı başlıyor. Rüzgara göre nelere dikkat etmeniz gerektiğinden bahsediyor Bulgar abi. Fazla açılırsanız ve geri dönemezseniz sizi botla alacağını ama sahile döndüğünüzde de 40 tl'nizi alacağını söylüyor. Anlaşırsanız yelken ve board seçmeye başlıyorsunuz.

  Tavsiyem, eğer bir kaç kere kiralama şansınız varsa 4.4, 4.5liklerle rüzgarı tanımanız ve kendinize güveniyorsanız sonra 6.5, 6.6lıklara el atmanız. Okay'ın dediğine göre rüzgar oldukça kuvvetli (Bir Alaçatı kadar mıdır, bilemiyciğim ama :p) iki gidip geldikten sonra karaya uğrayıp soluklanma ihtiyacı duydu, birasından yudumladı.

Okay on board ;)

  Profesyonel sörfçülerin çoğu kendi boardlarını da alıp geliyorlar Gökçeada'ya zaten. Board muhafaza kutusu olan bir çok karavan görebilirsiniz sağda solda. Tam teçhizat sörf yapmaya gelenler arasında sörfü bir kültür olarak yaşayanlar da gördük. 2-3 yaşlarındaki çocuklarına sırayla bakıp sörf yapan bir çifti görmek güzeldi :)

  Boardların enleri de çok geniş bu arada. 1-1.5 hatta belki 2 m. boyunda eni olan boardlar var.

  Sahil boyunca sörf okulları da bulunmakta. Ama internet üzerinden iletişim konusunda biraz ilkel kalmışlar sanırım, o yüzden elle tutulur bir adres veremiyorum. Basit bir kaç google aramasıyla bir kaç adrese ulaşabiliyorsunuz, telefonla arayıp bilgi almak yararlı olabilir. (Facebook'ta aramak Google'da aramaktan daha yararlı da olabilir belki =) ) Ne yazık ki sörf okulları hakkında yazabileceklerim ancak bu kadar.

Uçurtma Sörfü

  Youtube'da kitesurf diye arattığınızda bir çok video seyretmeniz mümkün. Yamaç paraşütüne benzeyen bir aparata ip bağlanıyor. Bu ipin ucundaki sopayı jetski dümeni gibi tutuyorsunuz. Bir başka ip de emniyet kemeri halini alıp gövdenize bağlanıyor. Board'a da ayaklarınızı sabitliyorsunuz (birebir sabitlemek değil tabi, herhangi bir düşme anında board'dan kurtulabileceğinizi şekilde sabitlemek.) Daha detaylı bilgi için kitesurfing wikipedia makalesini tavsiye ederim.

  Eğer öğrenmek istiyorsanız 10 saatlik bir kursu 550 tl'ye verip de öğreten Bulgar hocalar mevcut :) (Tabi dil problemini aşmanız gerekiyor yine) İki aşamadan oluşuyor bu kurslar, öncelikle uçurtmanın kontrolünü öğrendiğiniz aşama, ki bu aşama yerde oluyor. Diğer aşamada ise denizde pratik yapmaya başlıyorsunuz. Tabi tecrübeniz ve elinizin yatkınlığına göre 10 saatten daha kısa bir sürede de öğrenmeniz mümkünmüş, size kalmış. Üst gövde çalıştıysanız, rüzgar sörfü ve/veya kayak yaptıysanız, bunlar öğrenmek için artılarmış.

Aydıncık Plajı ile ilgili son ayrıntı:

  Aydıncık plajıyla ilgili yazıma son vermeden önce atlamak istemediğim son bir ayrıntı var :) Bulgar Kızları.. Yok, herhangi bir abazanlık söz konusu değil :) Ciddi bir şekilde gözünüze çarpıyor Bulgar aplalar. Birçoğu manken gibi ve sahildeki kadınların bel ölçülerinden Türk mü Bulgar mı olduklarını anlayabiliyorsunuz.(swh) İçinizden "seneye Bulgarca öğrenip de gelicem" diye geçiriyor olabilirsiniz bile :) (cinsiyetten bağımsız kuruyorum bu cümleyi, kadınsanız da aynı şeyi düşünüyor olabilirsiniz yani.. Gerisini siz düşünün =) )

  Tabi Gökçeada özelinde hatta Aydıncık sahili özelinde konuşuyorum. Gereksiz bir Türk Kızları - Bulgar Kızları sidik yarışı yaratmak değil niyetim. Ayrıca yazar burada Türk erkeklerine de sesleniyor: "Aman abi, istisnalar kaideyi bozmasa da dönüp dolaşıp geleceğimiz yer yine kürkçü dükkanı.. Tamam, Bulgar aplalar taş, ama birilerini de kızdırmamak lazım :p" deyip de bitiriyorum bu yazıyı da ;)



Kaleköy Limanı


  Ne Gökçeada Resort Otel sapağından ne de Yukarı Kaleköy tabelasından sapmayıp da dümdüz gittiğinizde Limana (Balıkçı teknesi Limanı) varacaksınız. Cuma Gecesi içtiğimiz Son Vapur Restoran'ın da bulunduğu sokak boyu restoranlar var Liman boyunca. Restoranların hemen yanında çay bahçeleri bulunuyor. Çay bahçelerinden hemen önce de hediyelik eşya v.s. satılan bir alan var.

  Liman boyunca yürüyebiliyor, çay bahçeleri ya da restoranları tercih etmediyseniz bile banklarda oturabiliyorsunuz.

  Limanın ucuna gidip, kayalıkların üzerine oturup Limanı ve Kaleköy'ü seyrederek içmek gayet güzel ve test edilmiş bir aktivitedir. Özellikle Tepeköy'den aldığınız Dimitri Şarabı, yanına da kabuklu fıstık, tabi bu gibi ortamların olmazsa olmazı muhabbet; sonuç, aşağıdaki fotoğraflarda gördüğünüz gibi mutlu insanlar =)



  Liman'a gündüz pek gitmedik, zaten gündüz pek de hareketli olmuyor. Gece ise her ne kadar hediyelik eşya satan yerleri, restoranları, çay bahçeleri olsa da sessiz ve sakin bir yer görüntüsü çiziyor. Kafanızı dinleyebileceğiniz bir tatil yeri havasında yani.

  Gece denemenizi tavsiye edebileceğim bir şey de Liman'a demirlemiş balık-ekmek teknesi.

  Balık-ekmek uskumrusu da güzel olmakla beraber ekmek arası midye tavasına bayıldık. Çok çıtır çıtır olmayan, deniz ürünü yediğiniz hissiyatını kaybettirmeyen, sosuyla bütünlük içerisinde olan gayet güzel bir ekmek arası midye tavaydı. 10 üzerinden 9 alır rahatlıkla ;)


İmroz Kalesi


  İmroz Kalesi, Kaleköy'ün tepesinde uzun bir göndere çekilmiş bir Türk Bayrağı'nın dalgalandığı yer. Adanın en çok rüzgar alan yerlerinden biri olması sebebiyle Bayrak gerçek anlamda dalgalanıyor. Gökçeada Merkez'den Kaleköy'e giderken sahile gelmeden Kale - Yukarı Kaleköy tabelasını takip edip sağa dönerseniz yukarıya tırmanan bir yola girmiş oluyorsunuz. Bu tabelaya gelmeden biraz önde, solda Gökçeada Resort Otel sapağı bulunmakta.

  Yolu takip edip tepeye çıktığınızda Yakamoz Otel/Restoran'ın yanındaki park yerine aracınızı park edebiliyorsunuz. Araçtan inince Ada manzarasından gözünüzü alıp tepeye çıkmaya niyetlendiğinizde "Kaleye Gider" yazısı gözünüze çarpacak. Araç için anlatıyorum ama yürüyerek de bu anlattığım noktaya çıkabilirsiniz. Biraz dik ve 10-15 dakikalık tırmanma yolu yürüyerek..
  Kale'ye doğru dar bir yoldan, evlerin iyice arasından çıkıyorsunuz. Şansınız varsa minik Efe daha yolun başında sizi alıkoyabilir ;) Alıkoyduktan sonra da bütün tatlı küçük çocuklar gibi soru yağmuruna tutabilir sizi :D ya da fotoğraf çekiyorsanız O ne? ile başlayan ve yukarıdaki fotoğrafı çekmesine sebep olan bir konuşmaya doğru sürükleyebilir. =)
  Yukarıdaki fotoğrafta da Ege, Egelerin Evi ve Evin yanından geçen Kale yolunu görebilirsiniz. Hemen arkadaki Poseidon Pansiyon'un yanından Çadır Kafe'ye ulaşıyorsunuz. Ondan ötesi de Kale zaten.
  Bu fotoğrafını da koymadan edemedim. Çok tatlı velet yav, tü tü tü, nazar değmesin :) Not: Ege'yi teşhir etmek değil burada niyetim, neticede ondan ve ailesinden izinsiz fotoğrafını buraya koyuyorum. Herhangi bir yanlış anlaşılma olmaması için böyle bir not düşeyim dedim. Vicdanım rahat olsun en azından :)

  Bu tatlı evlata hoşçakal dedikten sonra Kale'ye doğru çıkmaya başlıyoruz, cümlemizi bitiremeden Kale yıkıntılarının başlangıcına da varmış oluyoruz =) Kale'ye vardığınızda Poseidon Pansiyon'un da sahibi olan Çadır Kafe karşınıza çıkıyor. Cumartesi gece bir keşif gezisi yapmıştık buraya, sonra "Yav bu rüzgarda biz uçarız, Hülya hayli hayli uçar"da karar kılıp Liman'a inmiştik. İkinci gelişimiz ise Pazar sabahı (sabahtan ziyade öğleden önce desek daha doğru olur sanırım) kahvaltı yapmak amaçlı oldu.
  Çadır Cafe (aslında sanırım adı Karaçadır Cafe, ama Çadır Cafe daha kısa geliyor =)) böyle bir yer. Arkadaki Çadırın altında minderler var, oturup nargile içebiliyorsunuz, tavla v.s. de var. Bunun dışında dışarıya da bir kaç tahta oturak koymuşlar. Buralara oturup kahvaltı edebiliyorsunuz.
  Resimde Hülya'nın oturduğu yerleri tercih ettik biz kahvaltı etmek için. Bu oturakların olduğu yerler hafiften kuytuda olduğundan pek rüzgar almıyordu kahvaltı sırasında (Gökçeada şartları altında tabi :) ). Burada menemen yiyip kahvaltı yaptık. Yağsız, sert bir peynirleri var, ev yapımı sanırım. Menemen'i de iyi yapıyorlar, Ecem Ev Yemekleri'nde yediğimizki kadar var.

  Kale'den ulaşabildiğiniz görüntüler çok güzel. Adanın bütün ovalık kesimini görebiliyor, arkanıza güzel de bir panorama alıp fotoğraf çektirebiliyorsunuz.
  Arkamızda, Okay'ın tarafında gözüken beyaz binaların olduğu yer Yeni Bademli Köyü.

  Kale kalıntıları içerisinde de yukarıya doğru bir miktar tırmanıyorsunuz. Aşağıdaki fotoğrafta Çadır Cafe'nin ve kahvaltı yaptığımız yerin bir miktar aşağıda kaldığını görebilirsiniz.

  Güneş arkanızda kalıyorsa da kale harabelerinin arasında durup fotoğraf çekilebilirsiniz. Semadirek ve açık deniz, bir de denizi karşılayan koylar, kayalar mükemmel görünüyor.

  Gönderinin başında da söylediğim gibi belki de Adanın en rüzgarlı yerlerinden birisi burası. Kahvaltımızı ederken bu gerçeğin Türk aklına yansımasına şahit olduk bir de :) Yaratıcı bir amcamız tişörtünü çıkarıp bayrak gibi tutarak (kendisine de gönder muamelesi yapıyor tabi) karısına "Aysel, çek çek, kendi cumhuriyetimi kurdum, hehehe" derken biz mavi ekran verdik zaten. Sonradan adını da öğrendiğimiz bu zat-ı muhteremi "Gökçeada Kalesi'nde kendi cumhuriyetini kuran Yadigar Bey olarak kayıtlara geçirmiş bulunuyoruz böylelikle :) Kaleden inerken de yanımızdan geçtiğinde bizi selamlaması bizim için ayrı bir kıvanç kaynağı oldu tahmin edersiniz ki.. Ne de olsa Yadigar Bey tebasını selamlıyordu :p Muhteremin bayrak pozisyonunu yakalayamadık ama tişörtünü giyerken yakalayabildik ancak, o da budur efendim (kadraja sol köşeden giren Aysel Hanım'a da dikkatinizi çekerim):

  Kale'de (Karaçadır Cafe'de) tek eksiğimiz nargile oldu. Bir dahaki sefere umarım. Karaçadır Cafe'nin sahibi doğma büyüme Kaleköylü bir Türk, kibar da birisi. Cafe çok ucuz değil ama çok tuzlu da değil. Kahvaltı için tahmin ettiğimizden az ücret ödemiştik diye hatırlıyorum.

  Bitirirken iletişim bilgilerini de vermiş olayım:
Poseidon Pansiyon ve Karaçadır Cafe
Nargile, Köy Kahvaltısı, Soğuk İçecekler, Nefis Yemekler ve Gözlemeler.
Tel: 0286 887 38 17
Cep: 0546 921 18 09



5 Eylül 2009 Cumartesi

Gökçeada - Nerelere Gidelim, Nasıl Edelim?


  Gökçeada'ya geldiniz, şu veya bu şekilde kalacak yerinizi de ayarladınız (ya da farzedelim ki ayarladınız =) ). Bundan sonra Gökçeada'da nerelere gidip neler yapabileceğiniz üzerine yazmaya sıra geldi. Her ne kadar bir önceki gönderide plajlar hakkında kısa bir değerlendirme yapmış olsam da plajları daha detaylı ele alacağım, özellikle Aydıncık plajını.

  Değineceğim yerler şunlar, üzerine tıklayarak ilgili gönderi sayfasına gidebilirsiniz:

Gökçeada'nın Rum Köyleri ile ilgili yazılar:
  • Zeytinli Köyü
  • Gidemediğimiz bir yer olsa da gördüklerim, duyduklarım hakkında ve bilgilendirmeyi amaçlayan bir yazı.. Madam'ın dibek kahvesi burada..

  • Tepeköy
  • Adanın en popüler Rum köyü.. Barba Yorgo'nun tavernası.. Dimitri'nin şarapları.. Çeşm-i Yar adlı 650 yıllık çınar..

  • Dereköy
  • Zamanında Türkiye'nin en büyük köyü olan günümüz hayalet köyü..

  • Eski Bademli
  • Dün sana tepeden baktım ey Aziz İmroz..


Bir de hiç bir kategoriye koyamadığım ama not aldığım diğer konular:

  Bütün bunların yanında müessesemizin ikramı olarak Prof. Dr. Güliz Erginsoy'un hazırladığı bir sosyolojik araştırmayı da sunuyorum sizlere efendim :) Sweet as an almond : from Gliki to 'Bademli' : full time and part time citizenship adlı makalenin pdfsine şuradan ulaşabilirsiniz. Adalıların yaşayışları, 1900lerde olan göç olayları, bunların nedenleri v.s. hakkında detaylı bir sosyolojik çalışma, ilgilisine..

    Bu sayfayı bu şekilde dallandırıp budaklandırmayı daha uygun gördüm, burdaki bağlantıları bitirdiğinizde geriye kalan size aktarabileceğim tek şey geri dönüş yolculuğumuz:



Gökçeada: Plajlara Genel Bir Bakış


  Blogun altındaki Gökçeada haritası'nda plajları görebilirsiniz. Ayrıca daha önce bahsettiğim gibi turizm bilgilendirme bürosundan harita temin ederseniz (broşürlerin arkasındakiler de yeterlidir) bunlar da yararlı olabiliyor. 3 Plajı ele alıcam bu gönderide, daha sonra bunlar hakkında detaylı bilgiler de vereceğim. O yüzden bu gönderiyi giriş yazısı olarak algılayabilirsiniz.

  1. Aydıncık (Kefaloz) Plajı
  Gökçeada Merkez'den Adanın güneydoğusundaki Eşelek tarafına doğru gidilince varılıyor. Çoğunlukla Bulgarlar tarafından tercih ediliyor. Rüzgarlı bir alan olduğu için rüzgar sörfü ve uçurtma sörfü (kitesurfing) yapılmakta. Uçurtma sörfü daha çok Aydıncık Burnuyla Ada arasındaki koy'da (Blogun altındaki Gökçeada haritasında Aydıncık(Kefaloz) diye gösterilen yerde) yapılıyor.

  Kumlu bir kumsal, denize girmek için tercih edilebilir bir yer. Tesisler mevcut. Kumsal'ın yakınında kendinizi çamura boyayabileceğiniz Tuz Gölü de mevcut =) Bu kumsal hakkında Aydıncık bağlantısında ayrıntılı bir şekilde bahsetmekteyim.

  1. Gizli Liman
  Ada'nın en batı ucundaki İnce Burun'un olduğu yer. Upuzun ve taşlı bir sahili var. Denizi de kumsalı da taşlı. Pek de görülecek bir tarafı yok işin açıkçası. Türkiye'nin en batısında güneş batarken şarap içme gibi bir fantezimiz vardı, patladı :) Burnun olduğu yer hafif yükselti ve güneşin batışı iyi izlenemiyor. O yüzden ordaki kenar lokantada köfte yaptırıp sahilde yedik.

  Sahilin bir kötü tarafı da ısıran sineklerin olması, oldukça rahatsız edici. Gerçi biz vardığımızda akşam vaktiydi, gündüz durum farklı olabilir.

  Bu sahili kullanmak istiyorsanız Uğurlu'daki pansiyonlarda kalabilirsiniz. Uğurlu ise tam bir Türk Köyü, ayrıca tam anlamıyla da bir köy. Farklı bir şey beklemeyin diye yazıyorum. Uğurlu'da kalıyor olsanız bile sahile ulaşmak için araba kullanmanız gerekiyor.

  Ada'nın bu yanına yakın Milli Eğitim ve Adalet Bakanlıklarının tesisleri var, Bu bakanlıklara bağlı memur ailelerindenseniz öyle bir şansınız da mevcut. :)

Gizli Liman.. mavielmas.com'dan alıntı

  1. Kuzu Limanı Sahili
  Kuzu Limanı'nın olduğu bölgedeki sahil. Pazar sabahı ben gitmedim, Hülya'yla Okay gitti. Taşlık ve Kayalık bir sahilmiş. Onlar gittiği zaman oldukça dalga varmış, hatta dalgadan kafaları olmuş, o derece :p Dalgaların bir örneğini aşağıda görebilirsiniz. Dalgalı deniz sevenlere ithaf olunur :) Not: Ada'daki rüzgara göre dalgalı olan plajlar değişebilir, Kuzu Limanı sahili default dalgalı gibi bir çıkarım yapmamak lazım.



Adada Araba Kiralamak


  Türkiye'nin en büyük adası neticede Gökçeada.. Blog'un altındaki ada haritasından da görebileceğiniz üzere, bir ucundan öbür ucu 30 km'yi bulabiliyor. Adanın içerisinde özel arabanız olmadan gidemeyeceğiniz yerler var; mesela Tepeköy.. O yüzden adanın tadını çıkarmak için araba şart gözüküyor.

  Adada araba kiralayabileceğiniz iki kişi vardı 2009 ağustos'unda. Biri Cemalettin Bey. 0538 797 42 83 tel no.su. Elinde Renault Optima var, 1994 model. günlüğü 70 tl, ama pazarlık payı mevcut. Çok gün kalacaksanız günlük fiyatı da ona göre düşüyor. Adamın elinde bir de Renault 9 Broadway var, söylediğine göre komşusununmuş. Onun içinse 70 tl diyor, 69 diyemiyormuş komşusunun olduğu için. (tabi tabi ;))

  Diğeri ise Çanakkaleli birisi, ama adada Yavuz Bey yardımcı oluyor. Yavuz Bey ise adanın yerlisi, anladığım kadarıyla onun da elinde başka arabalar var. Bu Ç.Kaleli amcabeyin telefon numarası 0537 952 05 61. 2010 model fiat albea kiralıyorlar, 100 tlye.. Araba 1.2 motor, adanın her tarafına gitmek istiyorsanız 40-50 tllik benzin yetiyor. Biz 40 liralık doldurmuştuk mesela. Biz öğrenci ayağı yaptık, ama anca 90 tlye düşürdü Ç.Kaleli amcabey.

kiraladığımız arabayla aydıncık plajında..


  Adada irtibatı Yavuz Beyle yapıyorsunuz, cep telleri 0532 352 18 33 / 0546 929 37 01. Yavuz Beyin elinde Serçe de var, günlük 40 tl. Başka arabalar da varmış söylediğine göre, ama cumartesi günü sadece albea vardı ellerinde, biz de 90 lira olursa olsun, kiralayalım bari diyip arabayı kiraladık ve adanın görülmedik yeri kalmayıncaya kadar gezelim dedik.

  Kişisel tavsiyem, Gökçeada'ya gidebilirseniz kendi taşıtınızla birlikte gidin. Yoksa araba kiralamak için şanslı olmanız gerekecek, önceden iletişim kurmazsanız arabasız kalmanız işten bile değil. Taşıtınız yoksa Adanın pek de tadını çıkaramaz, Kaleköy, Yeni Bademli, Merkez dışında pek hareket edemezsiniz.


Ecem Kahvaltı ve Yemek Salonu


  Cuma Gecesi Son Vapur Restoran'da içtikten sonra Ada'yı gezme işini cumartesi gününe bırakmıştık. Ada'ya geç geldiğimiz için araba kiralayamamıştık, zaten kaldığımız yer dolayısıyla da araba kiralamamıza gerek kalmamıştı, minibüslerle istediğimiz yere gidebiliyorduk. Sabah erkenden kalkıp kahvaltıyı merkezde yapmaya karar verdik ve pansiyondan çıktık. Kahvaltıyla beraber bir diğer meramımız da araba kiralamaktı.

  Yeni Bademli'den Merkez'e her saat başı minibüsler gidiyor. Pansiyon sahibinin incir ve üzüm ikramlarıyla minibüsü beklemeye başladık, gelince de Merkez'e doğru yol aldık.

  Merkeze vardıktan sonra araba kiralamak için bir iki bağlantı kurduk, ama öğlene kadar beklemek zorunda kaldığımız için önce kahvaltı işini halledelim dedik.

  Merkezde bolca otel bulunuyor. Adadaki en çok nüfus da Merkezde yaşıyor bu arada. Merkezde caminin bulunduğu bir meydan var, Turizm bilgilendirme bürosu da burada yer alıyor. Turizm bürosundan ücretsiz bilgilendirici buroşürlerden varsa alabilir ya da 5 tllik bir ücretle gezi rehberini temin edebilirsiniz. İhtiyaç duymadık, Kale Motel'in bir broşürü var, blog'un altındaki Gökçeada haritasına benzer bir harita bulunuyor arkasında; o broşür bize yetti.

  Merkezden Kuzulimanı (Ada'ya ayak bastığınız liman) yolu tarafına doğru yürüdüğünüzde Ecem Ev Yemeği Salonu'nu göreceksiniz. Truva yazıhanesine varmadan, DSİ'nin tam karşısında (bu istikamette giderken yolun sağında DSİ, solunda bu yemek salonu bulunmakta).

  Beşiktaş'taki kahvaltı salonlarını andırıyor, bilenleriniz varsa. Ev yemeği, mantı, avcı böreği yapıyorlar. Kahvaltı tabağının yanında menemenlerini denedik, oldukça tatmin edici bir sonuca ulaştık :) tavsiye edilir. Bizden başka o esnada yan masamızda eşiyle kahvaltı etmekte olan, armatör olduğunu düşündüğümüz bir adam da adanın en iyi yemeğini buranın yaptığını söyledi. Göbeği itibariyle damak tadına güvenebileceğimiz hissini uyandırmadı değil bu zat-ı muhterem :)


Ecem Ev Yemekleri.. pelince'nin flickr sayfasından

  Ada'nın her tarafında hissettiğiniz rüzgar, burada da kendini gösterdi. Yok, üzerimize bir şey dökülmedi. Ama getirilen çaylar ilk geldiğinde içilemeyecek derecede sıcakken, aradan bir kaç dakika geçmesiyle çabucak soğuyorlar. Aynı şekilde, estiği zaman hafif titreten, üşüyüp de üzerinize bir şey almaya çalıştığınızda birden kesilen, hatta terlemenize yol açan bir rüzgar söz konusu.. Rüzgarla aranızı düzeltmeniz, rüzgara alışmanız lazım bu adada..

  Kısacası, ev yemeklerini test edemedik; ama kahvaltısı ve kahvesi güzel, çok da pahalı olmayan bir yer. Avcı böreğini pek beğenmedik gerçi, ama damak zevki olabilir, meraklısı deneyip buraya yorum yazarsa sevinirim. Mekanı da tavsiye ederim.

Ecem Ev yemeği, mantı, avcı böreği
Tel: 0286 887 23 06

Ada'yı vasıtasız gezmeyin: Araba kiralamak

Büyük Pazarlık ya da esnafın korkulu rüyası Okay!!..


Okay'ın Garsonla yaptığı pazarlık ve genel olarak Garson hakkında Hülya'nın düşünceleri

  ..."Patron" olan Okay'a pazarlığı bıraktık. zaten isteklerimiz minimumdu = rakı + balık + muhabbet. Pazarlık için herşey hazırdı: Balığa bakan 3 kişi + garson. Gerçi büyük bir sorunumuz vardı; Okay açtı!. (Serdar'dan ekleme: Okay bunu ilk okuduğunda Allah allah, sanki bir tek ben açtım diye söylendi.. Sanırım söylenmekte haklıydı da :p ) O yüzden olabildiğince hızlı bir şekilde pazarlığı yaptık, o kadar hızlı oldu ki garsonun bile kafası karıştı; masamıza oturduktan sonra Biz nasıl anlaştık? sorusunun üzerine genel tekrar aldık. Son Not: Balık harbi güzeldi! =-)

ve balık gelir..

  Hülya'nın yorumu böyleydi. Okay gerçekten esnaf düşmanı bir adam, şuursuzca dalıyor pazarlığa :) Başka pazarlık maceraları da mevcut.. Pazarlık yaparken Okay'ın kaç kaplan gücünde olduğunu daha iyi anlatmak için ödediğimiz miktardan bahsedeyim: Bir büyük rakı, 4 çeşit meze ve bize yetecek büyüklükte (3 kişilik) bir çipura için 110 tl ödedik; bize söylenen miktar ise 170li bir şeydi. Okay için 3 kere, sağol sağol sağol :p

  Balığın olduğu yerde kedi olmaz mıydı, olurdu elbette; çipura'dan geriye kalanları onlara dağıtmaya başladık, İftar Çadırı görmüş gibi sevindi garibanlar.. Ama bir tanesi vardı ki Orhan Gencebay edasıyla oturuyor, tabiri caizse racon kesiyordu. Buyrun siz bakın:

  Bir göz de kısılmış Hayko misali, biz kafamız güzel diye hariçten kedi görüyoruz zannettik ama zaten bir büyük üflemez bile bize; yine de fotoğrafını çektik de kedinin varlığına inandık.. Şuna bakın yav, the cat: sarah connor chronicles allahıma..

Ertesi sabah kahvaltı: Ecem Kahvaltı ve Yemek Salonu


Hoşgeldiniz yazısından geldiyseniz, O yazıya geri dönmek için ise buraya..


Kaleköy'de İçmek


  Kaleköy, Yeni Bademli'ye yürüyüş mesafesinde içinde kayık limanını da barındıran köyü Gökçeada'nın. Hatta Niye iki ayrı köy yapmışlar ki? diye de soruyorsunuz ne kadar yakın olduklarını görünce. Nedeni basit aslında, Kaleköy (Rumca adıyla Castro) içine Kaleyi de alan(Castro, Kale demek zaten) eski bir Rum Köyü.. Ada bizim elimize geçtikten sonra devletimiz de Adanın Türkleştirilmesi v.b. gibi amaçlarla Rum köyüyle dip dibe olacak şekilde Yeni Bademli'yi kuruyor.

  Sahilde bir çok restoran mevcut. İstediğiniz birinde içebilirsiniz. Biz Son Vapur'u tercih ettik. Yanınızda iyi pazarlık yapan bir arkadaşınız varsa gayet güzel bir fiyata kapatabiliyorsunuz. Balıkları kiloyla satıyorlar, mutfağa girip balıklara bakıp pazarlık yapabiliyorsunuz.

Pazarlığın hemen sonrası; balığın öncesi..


  Sahibi İTÜlü bir elektronik mühendisi. "Sıkı zamanlar"da okumuş. 25 sene çalıştıktan sonra da buraya gelip bu mekanı açmış. Adını öğrenemedik kendisinin, sohbet etme imkanımız da pek olmadı. Yaptığımız pazarlığın sonucunu duyunca "ertesi gün de adada olup olmadığımızı" sordu, muhtemelen rövanşı almak isteyecekti :p İşin şakası bir yana, kendisiyle konuşmak isterdik, keza ayrılırken o da aynı dileklerini bizimle paylaştı..

  Restoranın bu kadar reklamını yaptım ama iyi mi kötü mü oldu bilemedim, yarın öbürgün Son Vapur'a giden herkes pazarlık yapmaya kalkarsa kulaklarım çok çınlayacak gibi geliyor bana :)

  Bir ilginç anektod da; içtiğimizin ertesi günü Merkez'de kahvaltı ederken yanımızdan geçti, selamlaştık. Hülya'nın ısrarlarına rağmen adını sormadım, bir dahaki gidişime sorarım artık..

  O kadar pazarlıktan bahsetmişken, başlığı ben atıp sözü Hülya'ya bırakıyorum:


Kalacak Yerler Hakkında - 2 : Yaz Gülü Pansiyon


  Adadaki ikinci günümüzde Yaz Gülü Pansiyon'da kaldık. Kışla'yı geçtikten sonra Yeni Bademli'nin girişinde, sağınıza baktığınızda direk görebileceğiniz şekilde bir duvarında Yaz Gülü Pansiyon yazan bir yer..

Yaz Gülü Pansiyonu ve kiraladığımız araba

  Pansiyon oldukça uygun fiyatlı. Biz kaldığımızda gecelik 3 kişilik oda 40 tl'ydi. Normal sezonda da diğerlerinden daha uygun fiyat veriyorlar anladığım kadarıyla. Kalacağınız gün sayısının artması da fiyatın düşebilmesinde bir etmen.

  Pansiyonu köylü, güler yüzlü bir teyze/apla işletiyor ailesiyle beraber. Biz gittiğimizde kocası keçilere gitmişti sanırım, göremedik onu. 3 apart daire, ortak bir bahçeyi kullanıyor. Her dairede içeride bir çift kişilik yatak, bir tekli; mutfağın bulunduğu salonda da bir çekyat ve bir yatak bulunuyor. Buzdolabı, TV, Ocak ve sıcak su bulunuyor. Ayrıca tercih edenler için bu apartlarda çekecek şekilde wireless internetleri de varmış; test etme olanağım olmadı ne yazık ki.

  Bu pansiyondan bahsetmemin nedeni, iyi insanlara benziyor olmaları.. Bize müşteri değil de misafir gibi davranmaları güzeldi. Biz oradayken bir de fransız aile kalıyordu apartların birinde.. Gayet rahat bir pansiyon.. Umarım hep böyle kalır..

İletişim Bilgileri:
Turan Poyraz
Tel: 0286 887 36 73
Cep Tel: 0538 224 35 09

Sonraki Durak: Kaleköy'de İçmek

Kalacak Yerler Hakkında - 1


  Gökçeada'da iki gece konakladık, ikisinde de farklı pansiyonlarda kaldık. Biraz bu yüzden, hem de ayrıntılara daha rahat değinebilmek için bir kaç bölüme bölmeyi uygun gördüm konaklama kısmını. Bu yazı ilk kısmını oluşturuyor, yani Ada'ya gitmeden önce ve Ada'ya ilk indiğimizdeki kalacak yer araştırmalarımızı ve deneyimlerimizi anlatıyor.

Kalacak Yerler Hakkında - 1: Ada'ya Gitmeden Önce ve Son Dakika

  Biz Adaya giderken http://www.gokceada.com ve http://www.gokceadarehberi.com/ sitelerinden yararlandık. O'nun dışında http://www.gokceada.com.tr ve http://www.gokceadarehberim.com/ adreslerinde de güncel ve yararlı bilgiler mevcut. Muhtemelen 2000lerin başında yapılmış bu siteler, hepsi flash manyağı çünkü.. Yine de işe yarıyorlar. Konaklama sekmesine tıkladığınız zaman bir çok otel, pansiyon v.s. ile ilgili bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Onun dışında bu sitelerde çok da zaman kaybetmenize gerek yok; çünkü artık ikiadaninhikayesi var :p Ayrıca adanın dört bir tarafı da apart pansiyon zaten.. Sonradan gelen düzeltme; Hülya'ya teşekkürler :) bir de belediyenin sitesi var, bu da işinize yarayabilir ada hakkında bilgi sahibi olmak için: http://www.gokceada.bel.tr/

  Gece geldiyseniz ve bir an önce kalacak yer bulmak istiyorsanız Yeni Bademli'ye doğru yol almanızı tavsiye ederim. Arabanız varsa önce Merkez'e, sonra da Kaleköy, Yeni Bademli yoluna doğru gidip kalabilecek pansiyon bulabilirsiniz. Yok, feribotla gelip de minibüsle Yeni Bademli'ye ulaştıysanız, indiğiniz gibi 25 sn. içinde kalacağınız yeri ayarlamanız da mümkün :)

  Köyde evini pansiyon haline getirmemiş ev neredeyse yok gibi. Hatta bu yazı için nette araştırma yaparken şöyle bir siteye de denk geldim, "Gökçeada'nın tatil köyü" diye adlandırıp yenibademli.net adlı bir site yapmışlar. Fotoğraflara baktığınızda anlayacaksınız ne demek istediğimi..

  İlk gün kaldığımız evi 60 tl'ye kiraladık. Gülcan Apart Pansiyon, sahibi minibüsten Yeni Bademli durağında (son durak) indiğiniz yerde market işletiyor. İki oda bir salon, 2 ikili bir tekli yatak, TV, sıcak su(!).. Sıcak su sanırım tek depoya bağlı güneş enerjisiyle çalışan bir sistemdeydi, sabah duş almada sorun yaşadık. Gerçi sabah benim sorunum başkaydı, onun için şuraya bakabilirsiniz. Evin duvarlarının birinde, girdiğiniz gibi ilk gözünüze çarpan duvarda, Belediye kararıyla pansiyonların günlük ücretlerinin 80 tl olduğu yazıyordu. Ama kağıtta mühür filan yok, o yüzden bana pek inandırıcı gelmedi. Sezon sonu da olduğu için 60 tl'ye bulabildik kalacak yer. Kasılsa 40 tl'ye de yer bulabileceğimizi not etmişim ilk gün, keza ikinci gün 40 tl'ye yer de bulabildik zaten; sonraki yazı da orayla ilgili:


Gökçeada'ya Vapur Yolculuğu


  Bir buçuk saate yakın sürüyor yolculuk. Eceabat - Kabatepe servisini beklerken servisçiyle yaptığım muhabbette iki tane feribot olduğunu öğrendim Ağustos 2009 itibariyle. Bizim geldiğimiz feribot eski tip olan Erdemler'di. (Eski tip nasıl oluyor demeyin, feribot diyince ilk aklınıza gelen neyse o işte :) )

  Feribot genişçene. İçeride bir salonu var, dışında da oturabilirsiniz. Bir yanı rüzgarlıyken öbür yanı rüzgarsız oluyormuş çaycı'nın dediğine göre. Çayları güzel bu arada, 5 bardak (ajda bardağı) çay içtikten sonra 6.sını beleşe getirttim valla :p

Hülya'nın kendi deyimiyle sanatını konuşturduğu bir foto :p


  Feribotun insanları direk "ada vapuru" insanları bence :) Ada Vapuru'na bindiyseniz Adaların yerlilerini düşünün. Ya da Adalara bir sonraki gidişinizde vapurdaki insanlara bakın, Ada yerlileriyle gezmeye gidenler arasındaki farkı anlayacaksınız. Vapurdakiler de öyleydi bence. Fırsat bulursanız sohbet etmekten çekinmeyin..

  Yolculuğun ortasında "yav biz para vermedik ki binerken" diye aklınızdan geçirirseniz merak etmeyin, Adadan ayrılırken bindiğiniz gemiye para ödüyorsunuz.
"Her geliş hoş geliştir ama her ayrılığın da bir bedeli vardır."
Yeni ayrılanlar için not: biletinizi yolculuk boyunca saklayınız ;)

  Gemi Kuzulimanı'na yanaşıyor. Feribottan indikten sonra direk limanda bir iki minibüs bekliyor sizi. Gideceğiniz yöne doğru götürüyorlar. Gökçeada Merkez ve Yeni Bademli, Kaleköy taraflarına minibüsler daha sık var, Adanın merkezi buralar çünkü. Ama Eşelek ya da İnce Burunun da olduğu Uğurlu tarafına pek minibüs bulamıyorsunuz. (Adalıların söylediğine göre günde bir kaç defa servis varmış sadece..)


Gökçeada'ya Ulaşım


  Gökçeada Çanakkale'ye bağlı. Adaya gemiyle ulaşıyorsunuz, Bu gemiler için de Ç.Kale ya da Eceabat (Kabatepe Limanı) noktalarına varmanız gerekmekte. Tek başınıza gidiyorsanız ve aracınız yoksa Çanakkale'de havalimanı da var. Onun dışında Çanakkale'ye Truva, Metro, Ulusoy, Kamil Koç gibi firmalar da gidiyor. İstanbul'dan gelen arabalar Tekirdağ'a ve Keşan'a uğrayıp ordan Çanakkale'ye doğru yol alıyor bildiğim kadarıyla. Tabi Truva'nın direk Gökçeada'ya seferi de olabilir, onu da tercih edebilirsiniz, firmayla bağlantı kurmanızı tavsiye ederim.

  Burdan sonrasında ise GESTAŞ'la işiniz. Bozcaada'ya da Gökçeada'ya da ulaşımı sağlayan şirket GESTAŞ çünkü. İnternet sitesi'nden ya da 7/24 açık Çağrı Merkezi'nden(0286 444 0 752) seferler hakkında bilgi alabilirsiniz. Adalara gitmeden önce bilgi sahibi olmanız yararınızadır; çünkü bazen ek seferler konulabiliyor ya da kışın gidiyorsanız hava muhalefeti nedeniyle seferler iptal olabiliyor. Kış ve yaz tarifeleri de sezona göre değişiklik gösteriyor.

  Siz de benim gibi kapalı deniz otobüslerini değil de rüzgarı ve denizi hissedebildiğiniz feribotları seviyorsanız Eceabat'a gelip Kabatepe Limanından kalkan feribotlarla Gökçeada'ya gitmeniz yerinde olacaktır. İstanbul istikametinden geliyorsanız Gelibolu'yu geçtikten sonra Eceabat'a iyice yaklaştığınızda, Eceabat'a gelmeden son kavşakta Kabatepe Limanı sapağı bulunmakta, kaçırmanız pek mümkün değil, bir 5-10 km gittikten sonra da Liman'a varıyorsunuz. Bunun yanında vasıtasız gidiyorsanız Eceabat'ta otobüsten inip Eceabat'taki İskele'nin hemen yanından kalkan servisleri de kullanabilirsiniz.


yok canım, bununla gitmedik adaya tabi :p

Eceabat - Kabatepe Servisleri


  Normal sezon yarım saatlerde bir kalkıyorlar. Ama daha çok ne kadar yolcu olduğuna bakarak servisleri kaldırıyorlar. Burası Trakya, abilerin keyfinden sual sorulmaz, yarım saate kalkabiliriz demelerine bakmayın, 3-4 saat sonra da kalkabilirsiniz :p Eceabat - Kabatepe arası 10 dk. filan sürüyor. Limana doğru giderken yol çok güzel, ağaçlık genellikle bir yerden sonra. 2009'da servis fiyatı 2.5 tl'ydi.

  Ayrıca Kabatepe'de Milli Park var, Kamp alanı v.s. güzel bir alternatif kampçılar için..

  

Gökçeada - İmroz




  Türkiye'nin en büyük adası, Gökçeada.. Bozcaada ile birlikte Boğazların güvenliği için Lozan Antlaşması'nda Mübadele'den etkilenmemeleri garantisi verilerek Türkiye'ye bırakılmış.. Türkiye'ye verildiğinde Wikipedia'ya göre nüfus olarak %97,5'u Yunan istihdamında olan adada günümüzde sadece 300 Rum vatandaşımız yaşamaktaymış(*).

  Gitmeyi planladığım yerlere varmadan o yer hakkında bilgi sahibi olmak gibi bir takıntım vardır. Yabancı bir yerse konuşulan dilde günaydın, teşekkürler gibi temel cümle ve kelimeleri öğrenirim. Tarihi hakkında kısmi bilgi sahibi olmaya çalışırım ki o yerin günümüzdeki dinamikleri hakkında bilgi sahibi olabileyim. Bir de gideceğim yer hakkında mümkün olduğunca çok yazı, yorum okumaya çalışırım. Gökçeada hakkında ise ekşisözlükte yazılanları ve Wikipedia bağlantısındaki bilgileri okudum çoğunlukla.. Meraklısı varsa tavsiye ederim ön bilgi olması açısından, ekşidekilere olmasa bile wikipedia'daki bilgilere bir göz atmanız yararlı olacaktır. Bunun dışında Gökçeada için yapılmış bir kaç site mevcut, ufak bir google taraması ile karşınıza çıkan. Ayrıca bu blog'u hazırlarken de bir kaç Gökçeada Gezi Blog'u ile karşılaştım, yazıların çeşitli yerlerinde o bloglardan alıntılar ve bloglara linkler göreceksiniz.

  Öncelikle Gökçeada'ya gidişle başlayacağım. Gökçeada'ya Nasıl Gidilir? bağlantısından devam edebilirsiniz.



(*) bkz: yıllara göre Bozcaada ve Gökçeada'daki Türk ve Yunan nüfus değişikliği